FAS GEZİ REHBERİ ( ÖN HAZIRLIK )
FAS
NÜFUS = 37 MİLYON
BASKENT = RABAT
BAŞBAKAN = AZİZ AHNUŞ KRAL = 6.MUHAMMED
PARA BİRİMİ = FAS DİRHEM (MAD)
TARİHİ ;
Fas’ın bilinen en eski yerleşimcileri olan Berberîlerin M.Ö.
3. binyıldan beri burada oldukları kabul edilmektedir.Tüm kuzey Afrika’yı
hakimiyeti altına alan Kartaca İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından
Fenikelilerle birlikte Akdeniz kültürünün etkisi altına giren Fas coğrafyası
M.S. 40’tan itibaren yaklaşık dört asır Roma İmparatorluğu’nun, 5. yüzyıldan
itibaren de Vandallar, Vizigotlar ve Bizans İmparatorluğu’nun hakimiyeti
altında kalmıştır.
Girilmesi güç dağlık alanlarda çoğunlukla tahkim edilmiş
köylerde yaşayan Berberîler Fas nüfusunun 1/3 kadarını oluştururlar. VII.
yüzyıl sonlarından başlayarak müslüman Arap kuvvetlerinin akınlarına uğrayan
Fas, VIII. yüzyıl başlarında Mûsâ b. Nusayr kumandasındaki müslümanlar
tarafından fethedildi. Yerli halkı oluşturan Berberîler’in İslâmiyet’i kabulü
ile bölge bir müslüman ülkesi haline geldi. Daha sonra özellikle Berberî asıllı
Murâbıt ve Muvahhid sülâlelerinin hükümranlıkları döneminde İslâmiyet ülkenin güneyindeki geniş bölgelere yayıldı.Bugün nüfusun % 65
kadarını daha çok ovalarda, tarım alanlarında ve özellikle şehirlerde toplanmış
Arapça konuşan, ancak aslında büyük bir kısmı Araplaşmış Berberîler’den oluşan
insanlar meydana getirir. Ülkenin resmî dili Arapça’dır. Nüfusun hemen tamamı
(% 99,95’i) Sünnî müslüman olup çoğunluğu Mâlikî mezhebindendir. Ülkede çoğu
Katolik olmak üzere 43.000 kadar da hıristiyan vardır; Mûsevîler ise çok küçük
bir azınlık oluştururlar.
8. ve 9. yüzyıllarda İdrisîlerin hakimiyet kurduğu Fas
coğrafyası daha sonra Haricîler, Fatımîler ve Endülüs Emevîlerinin nüfuz
mücadelelerine sahne olmuştur. İdrisî Hanedanı'nın kurucusu olan İdris ibn
Abdallah, ülkenin Bağdat'taki Abbasi halifeleriyle ve Endülüs Emevîleriyle olan
bağını kopardı ve yollarını ayırdı. İdrisîler Fes şehrini alıp, bu şehri
başkent haline getirdiler ve Fas bir bilim kültür merkezi ve bölgesel bir güç
haline geldi. İdrisîler'in ardından Arap göçmenler Fas'taki politik güçlerini
yitirdiler. Berberîler yönetimleri şekillendirmeye başladılar ve yeniden
ülkenin hakim gücü haline geldiler. Fas, bu Berberî yönetimleri zamanında belki
de tarihteki en parlak dönemini yaşadı KARAVİYYİN ÜNİVERSİTESİ
11. yüzyılın ortalarından itibaren, Fas’ın yanı sıra Cezayir’in batısı ve Güney İspanya’yı da kontrol altına alan Murabıtlar, yaklaşık bir asır ülkeyi yönetmiştir.En parlak döneminde Tunus’tan Atlas Okyanusu’na, Nijer Nehrinden İspanya’da Ebro nehrine kadar olan topraklara hakim olmuşlar. Marakeşi başkenti olarak kullanmışlardır. Endülüs yoluyla gelen Malîkî Mezhebinin tanınmış âlimleri Fas’ta etkisini hissettirmeye başladı. Daha sonra bölgede hâkimiyet kuran Murabıtlar zamanında dînî, siyasî ve ilmî amaçlarla tesis edilen ribatların çoğaldığı, gittikçe yayılan Malîkî Mezhebi’nin devletin resmi mezhebi halini aldığı ve Mağrîb’de ilk olarak tasavvufi hareketlerin ortaya çıktığı görülmektedir.
12yy Muvahhidler de yine bir asır kadar Fas ve civarında hüküm sürmüştür. Görece huzur ve sükunetin sağlandığı bu iki yüzyıllık dönemde ülkenin kalkınma ve gelişmesi noktasında önemli gelişmeler yaşanmıştır. İbn Tûmert 1121 yılında Mehdiliğini ilan ederek Murabıtlar Devleti’ne karşı harekete geçmiş ve bu tarih devletin kuruluşu olarak kabul edilmiştir. Marakeş merkezli İber Yarımadasına hakim olan son büyük İslam devleti olmuştur. KUTUBİYE CAMİ
13yy-15yy Merini Hanedanlığı . Başkent Fes olarak kullanmışlardır. EBU İNANİYE MEDRESESİ
16. ve 17.yy Saadiler Dönemi (1576 da 3.Murad döneminde Osmanlı himayesine girmiştir.1603 yılına kadar Osmanlı hakimiyeti altında kalmıştır.) BİN YUSUF MEDRESESİ
19. yüzyılın ortalarından itibaren Fransa, İspanya ve İngiltere, hatta zaman zaman Almanya arasında büyük bir nüfuz mücadelesine sahne olan Fas, 1912’de imzalanan antlaşmalarla bir kısmı Fransa’nın bir kısmı İspanya’nın himayesi altında kalacak şekilde sömürgeleştirilmiştir. Kıta ülkelerinin aksine yüzyıllar boyunca bağımsız kalmayı başaran Fas’ta bu gelişmeye rağmen özellikle kırsal alanlarda sömürge yönetimleri tanınmamış ve ciddi bir direniş gösterilmiştir.
Fas’ta bir taraftan Fransa ve İspanya sömürgesi devam
ederken, bir taraftan da geleneksel sultanlık yönetimi varlığı sürdürmüştür.
1927 yılında başa geçen V. Muhammed döneminde bağımsızlık hareketleri baş
göstermiş, özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bu süreç daha da hızlanmıştır.
Fransa’nın hâkimiyetinden kurtularak bağımsızlığını
kazandığı 1956 yılında, güneyde Dirâ‘ vadisi ile sınırlanan ve esas itibariyle
Atlas ülkeleri olarak bilinen coğrafî bölgenin sınırları içinde kalan 458.730
km2 bir alanı kaplıyordu. İspanyollar’ın 1976’da Batı Sahrâ’dan çekilmeleri
üzerine bu eski sömürge toprakları önce Fas ve Moritanya arasında paylaşılmış,
fakat 1979’da Moritanya kendi payına düşen kesimi terkedince 252.120 km2’lik
yer kaplayan bütün Batı Sahrâ Fas tarafından ilhak edilmiş ve bu suretle
ülkenin yüzölçümü yaklaşık 1/3 oranında artarak 710.850 km2’ye çıkmıştır.
Argan ağaçları Fas'a özgü, endemik bitkilerdir. Besleyici,
kozmetik ve çok sayıda tıbbi özellikleri için değerli olan Argan yağı bu ağacın
meyvesinden sağlanır.
- Dolardan çok euro geçiyor merkezden paranı çevir.
- Yemek , market pahalı yanında atıştırmalık getirebilirsin . Yemekler 70-150 dirhem arası ( iki kişi 400tl)
- CMT otobüs firması , ONCF tren için bilet ama online bilet alınmıyor.İlk günden satış ofislerinden bilet kestirebilirsin. Trende koltuk numarası yok hızlı olmak lazım.
- Cuma resmi tatil .
- Casablancaya gitmesen de olur . Eğer Casablancaya inersen havaalanından direk trenle aktarma ile Marakeşe geçebilirsin. Gare Casa Voyageurs durağında inip,aktarmalı bir trenle Marakeş’e devam edeceksin.
- Marakeş tren istasyonundan eski şehre varmak için taksiyle kişi başı 20 dirhemden fazla vermeyin
- Geceleri çok soğuk olan bir ülke dikkatli ol.
- Mutlaka pazarlık yap . 600 dirhemlik kıyafet 150 dirhem kınayı 20 dirheme alabilirsin.
- Taksiler genelde taksi metrelerini açmadıkları için öncesinde pazarlık yapmayı ihmal etmeyin. Hatta gideceğiniz yerin mesafesini önceden öğrenin ki sadece 3 -5 km diye yolun uzun olmadığını belirtin. Fazla fiyat çekmeye yüzleri olmasın.
Ayrıca şehir içi ulaşımlarınız için Roby ve Careem uygulamaları ile ulaşım sağlayabilirsiniz.
-Tajin , Kuskus , Zaalouk , Shebakia (tatlı portakal çiçeği özü ile yapılıyor buralarda meşhur) dene , badem ezmeli briwat , hindistan cevizli ghriba tatlı çeşitlerini dene , Bisara ve Harira çorba dene
- Djellaba isimli kaftanları yerli halk giyiyor kapşonlu. Etrafta büyücü Harry Potter gibi gezenler görürsen şaşırma
-Otobüse binmeden önce bavullarınız içinde bavul başına 5DH’e bilet almanız ve bavulları teslim etmeniz gerektiğini hatırlatırız.
- Deri ürünler Fes'te pahalı pazarlık ile Şafşavandan alabilirisin.
- Dünyada sadece bir aile tarafından üretilen ve yalnızca dokuma tezgahında kullanılan çölde kaktüsten elde edilen bir ip çeşidi ''Sabra ipi '' sırrını ise kimse bilmiyor.
- Fatımanın eli çok yaygın . Güç, bereket, sabır, çoğalma gibi insanlığın manevi ihtiyaçlarına kucak açan bir semboldür.
1.GÜN ; MARAKEŞ (12.000)
BAHİA PALACE 448 TL
↓ 14 DK YÜRÜME
SAADİAN TOMB
↓ 14 DK YÜRÜME
KUTUBİYE CAMİ ( ÖĞLE NAMAZI )
↓ 17 DK YÜRÜME
LE JARDİN SECRET 640 TL
Dar El Bacha
↓ 5 DK YÜRÜME
BİN YUSUF MEDRESESİ 320 TL
↓
MEDİNA OF MARAKEŞ
- PORTAKAL SUYU İÇ
- RAS EL HANOUT BAHARAT 50 GR AL
- DOĞAL DUDAK TİNTİ AL
- TATLILARDAN DENE
* Yılan oynatıcılar ve maymunla dans edenlerin fotoğrafını çekmek isterseniz sizden para istiyorlar. 15-20 Dirhem vermeniz yeterli olacaktır.
*Adındaki Fnaa yani “Faniler”in ne anlama geldiği tam bilinmese de bu meydanda eskiden idamlar yapıldığı için meydanın “Kıyametler Meydanı” ya da “Ölülerin Buluştuğu Yer” olarak da adlandırılmasından geldiği söylenmekte.
*117 numara temiz ve taze
*Babouche (ayakkabı) Souk, Chouari (halı) Souk, El-Attarine (perfüm ve baharat) Souk and the Cherratine (deri) Souk çarşı isimleri. En bilinen çarşı olan Souk Semmarine ✔️
BAHİA PALACE
Bahia Sarayı, 1894 yılında Sultan I. Moulay Hasan'ın
Sadrazamı Si Moussa tarafından yaptırılmıştır. Sadrazam ve ailesi için lüks bir
konut olması amaçlanmıştı.Bahia Sarayı'nın adı
Arapça'da "parlaklık" anlamına geliyor. Vezir Musa eşi Behia
Hanım için burayı yaptırıyor ve buraya onun ismini veriyor. Zeminleri mermer ve
zellij çinilerle kaplıdır .Bu muhteşem çiniler aslında kainatın bir düzen
içinde yaratan Allahı hatırlatmak için yapılmıştır.
Bahia sarayı, iş ve
idari amaçlar için Salon gibi farklı odalara bölünmüştür; eşleri için eşit
büyüklükte 4 oda, yani 4 eşin hepsi eşit statüdedir; 24 cariyesinin barındığı
12 odası (1 odada 2 cariye) ve yemek odası bulunan mahalle; Abu'nun oğulları ve
kızlarının öğretmenleri tarafından eğitim gördüğü ve günde 5 vakit namaz kılmak
için camiye dönüştürülen Okul; ve Abu'nun pencereli yazlık odasının ve kış için
penceresiz daha küçük bir odasının yanı sıra kendi özel yemek odasının
bulunduğu kendi odası.
İlk girildiğinde Küçük Riad Özel misafirlerin ağırlandığı
uzun masaların kurulup divan toplantıların yapıldığı yer. Toplantı odasınındaki
tavandaki ahşap işlemeleri göz kamaştırıyor. Küçük Riaddan çıkıldığında 4 odalı
4 eşine özel odalar karşılıyor başhatun Behia Hatunun kapı işlemesi ise daha
görkemli yapılmış. Buradan da büyük avluya çıkıyor Cariyelerin yaşadığı alan. En
sonda ise güzel bir bahçeye çıkıyor bir tarafta hafızlık eğitiminin verildiği
medrese diğer tarafta 5 vakit namaz kıldıkları cami ve ortada dinlenip çay
içtikleri alan bulunuyor. Medrese içinde küçük bir havuz dikkatimizi çekiyor.
Hafızlık yapan öğrenciler ezberleyeceği sayfayı tahta bloklara yazar ezberi
geçtikten sonra bu havuzlarda tahtaları yıkayıp yeni güne yeni ezberle
başlarlardı.
Burası daha sonra Fransız generalinin ikematgahı olmuş.Fas'ın
bağımsızlığından sonra saray, Kral II. Hasan yönetimindeki Fas Kültür
Bakanlığı'na devredilmeden önce Kral V. Muhammed'in kraliyet ikametgahı olarak
yeniden kullanılmış ve bu da burayı turistik bir cazibe merkezine
dönüştürmüştür.
SAADİAN TOMB
Saadian Mezarları, 16. yüzyılda Saadian hanedanının üçüncü hükümdarı Sultan Ahmed el-Mansur tarafından yaptırılmıştır. Mezarlar padişahın atalarını onurlandırmak için inşa edilmiş ve onun gücünün ve zenginliğinin görkemli bir göstergesi olacak şekilde tasarlanmıştı. Türbeler, 1557 yılında inşa edilen ve Fas'ın en eski camilerinden biri olan Kasbah Camii'nde bulunmaktadır.Kompleks, lüks dekorasyonu ve özenli iç tasarımı nedeniyle birçok sanat tarihçisi tarafından Saadian döneminde Fas mimarisinin en yüksek noktası olarak kabul ediliyor.
Saadian Mezarlarının bugünkü genel düzeni. Doğudaki bina,
merkezi bir kare oda, Lalla Mas'uda Odası (1) ve Büyük Oda olarak adlandırılan
daha büyük dikdörtgen bir mezar odasından (2) oluşan eski türbedir. Her iki
yanında iki sundurma bulunmaktadır. Batıdaki daha büyük yapı (solda) Mihrap
Odası (3), On İki Sütunlu Oda (4) ve Üç Nişli Odadan (5) oluşmaktadır. Bu
yapıların arasında diğer mezarlarla dolu bahçeler bulunmaktadır (6). Günümüzde
ziyaretçiler batıdan dar bir geçitle girmektedir (7).
12 sütunlu Oda; Bu, Ahmed el-Mansur'un büyük türbe odasıdır
ve genel olarak kompleksin en önemli noktası olarak kabul edilen nekropolün
tamamındaki en zengin şekilde dekore edilmiş odadır. On İki Sütunlu Oda'nın
planı Elhamra'daki rawda türbesinin planına benzer.
Doğu türbesi:
Muhammed el-Şeyh (ö. 1557): Wattasid hanedanını yendikten
sonra birleşik bir Fas'ı yöneten ilk Saadian padişahı .
Abdullah el-Ghalib (ö. 1574): Muhammed el-Şeyh'in oğlu
ikinci padişah, Wadi Al-Laban'da Osmanlılarla savaştı .
I. Abdülmelik (doğrulanmadı, ö. 1578): Muhammed el-Şeyh'in
oğlu dördüncü padişah, Alcácer Quibir Muharebesi'nde Portekizlilerle savaştı .
Lalla Mas'uda (ö. 1591): Siyasi figür, Ahmed el-Mansur'un
annesi.
Batı türbesi:
Ahmed el-Mansur (ö. 1603): Beşinci padişah, en uzun süre
hüküm süren Saadian, Muhammed eş-Şeyh'in oğlu, Songhai İmparatorluğu'nu yendi
ve Timbuktu Paşalığı'nı oluşturarak güneye doğru genişledi .
Lalla Aisha as-Shabaniyya (ö. 1623): Ahmed el-Mansur'un
karısı ve Moulay Zidan'ın annesi.
Moulay Zidan (ö. 1627): Veraset savaşının büyük bölümünde
(1603-1627) Marakeş'in hükümdarı Ahmed el-Mansur'un oğlu.
Abdülmelik II (ö. 1631): Veraset savaşından sonra birleşik
Saadian diyarının ilk hükümdarı, Moulay Zidan'ın oğlu.
Muhammed el-Şeyh el-Sağhir (ö. 1655): veraset savaşından
sonra en uzun süre hüküm süren padişah, Moulay Zidan'ın oğlu.
Mihrap Odası (Batı türbesine bağlı):
Moulay el-Yezid ( ö. 1792): On dokuzuncu Alevi
padişahı, III. Muhammed'in oğlu .
KUTUBİYE CAMİ
Cami, 1147 yılında Muvahhidler döneminde Abdülmü'min
tarafından inşa edilmiştir. Kutubiyye Camii ile alakalı iki ilginç detay var.
Cami XII. yüzyılda inşa ediliyor fakat yapımı bittikten sonra kıblesinin yanlış
olduğu tayin ediliyor. Yaklaşık 50 yıl sonra hemen yanına yeniden başka bir
cami yapılıyor ve yıllarca bu yeni cami ile eski cami yan yana duruyor. Aradan
uzun yıllar geçiyor ve kıblesi yanlış tayin edilen cami yıkılıyor; yeni yapılan
cami ise günümüze kadar ulaşıyor. Eski caminin ufak tefek yıkıntıları hala
Kutubiyye Camii’nin yanında görülebiliyor ve Faslılar bu hikâyeyi dilden dile
anlatıyorlar. Camiyi özel kılan ve daha da ilginç olan ikinci detay ise şöyle;
rivayete göre caminin kare olan minaresinin içine merdiven yerine rampa bir yol
inşa ediliyor. Müezzinler ezan okumak için şerefeye çıkmak istediklerinde
rampayı çıkmanın yaya olarak zor olduğunu düşündüklerinden minareye at üstünde
tırmanıyorlar. Minaresine atla çıkan müezzinler Kutubiyye Camii’ni bizim için
çok özel bir hale getiriyorlar. Belki de ezanı bile at üstünde okuyorlardır;
kim bilir.
Minarenin her yüzünde değişik süslemeler bulunmakta ve
bunlar stuko kabartma geçmeler, boya ile yapılmış çiçek resimleri ve çini
şeritleri gibi çeşitlilikler göstermektedir. Adını kitapçı dükkânlarından veya
yakınındaki kitapçılar çarşısından dolayı Mescidü’l-Kütübiyyîn veya
Mescidü’l-Kütübiyye adının verildiği söylenir.
Fas’taki câmilerde Mescidi Nebevideki ilk safta olmanın
ehemmeiyeti için uzunlamasına bir camidir. İlk saflarda namaz kılmanın önemi de
bilindiğinden minber ilk safları inkıtaya uğratmayacak bir biçimde tasarlanıp
ve konumlandırılmıştır. Genellikle ahşaptan, dokuz veya on bir basamaklı olarak
yapılan minberler tekerlekli olarak dizayn edilmiştir. Mihrabın sağındaki bir
odada bulunan minber sadece Cuma ve Bayram namazında tekerleklerle hareket
ettirilerek yerinden çıkarılır ve hutbeden sonra tekrar yerine itilir
Mâlikîlikte herhangi bir miktardaki bir suya necaset düştüğünde eğer suyun rengi, tadı ve kokusu değişmez ise bu su ile abdest alınabilir.Bu hususta Mâlikî mezhebi diğer üç mezhebe göre daha rahattır. Suyu, havuzun yanında bulunan maşrapalar ile ya da ellerini havuzun içine daldırmak suretiyle alıp, abdest almaktadırlar. Su vücuttan ayrılmakla müstamel olur. Yani abdest alınan ya da abdest uzuvlarından damlayan su böyledir.Bu su Hanefî, Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre temiz ancak temizleyici değildir. Mâlikî mezhebi ise bu suyu hem temiz hem de temizleyici kabul eder. Fas Câmilerinde avlu ortasındaki abdest havuzundan ellerini daldırdıkları su ile abdest alan insanların yüzleri ve kollarından havuza damlayan sulara pek de dikkat etmemeleri anlaşılır bir durumdur.
Fas camilerinde gördüğümüz farklı bir uygulama da camilerde,
direklerin ya da duvarların diplerinde irili ufaklı taşların bulunmasıdır. İlk
gördüğümüzde varlığına mana veremediğimiz bu taşları cemaatin teyemmüm için kullandığına
şahit olduğumuzda bu taşların teyemmüm taşları olduğunu anladık. Bu taşları
sadece camilerde değil, otogar ve havalimanı mescidlerinde de görmek mümkündür
Medrese Bin Yusuf, adını şehri ve nüfuzunu önemli ölçüde
genişleten Murabıt padişahı Ali ibn Yusuf'tan (hükümdarlığı 1106-1142)
almıştır. Saadian Sultanı Abdullah el-Ghalib (1557-1574) tarafından yeniden
inşa edildi. Dönemin Mağrip'teki en büyük İslam medresesi ve geniş çapta
Saadian ve Fas mimarisinin zirvesi olarak kabul ediliyor. 800'den fazla
öğrenciyi ağırlayabiliyordu.
Fransız Oryantalist sanatçı Jacques Majorelle tarafından
1923'ten başlayarak neredeyse kırk yıl boyunca geliştirilen ve 1930'larda
Fransız mimar Paul Sinoir tarafından tasarlanan Kübist bir villaya sahiptir.
Mülk, 1923'ten 1950'lerdeki boşanmalarına kadar sanatçının ve eşinin ikametgahı
olarak kullanılmıştır. 1980'lerde mülk, onu restore etmek için çalışan moda
tasarımcıları Yves Saint-Laurent ve Pierre Bergé tarafından satın alınmıştır.
Günümüzde bahçe ve villa kompleksi halka açık olarak Berberi Müzesi'ne ve
2017'de açılan Yves Saint Laurent Müzesi'ne ev sahipliği yapmaktadır.
Genç ve hevesli bir ressam olan Jacques Majorelle, 1917
civarında havası nemsiz olan ülkeye ciddi hasatalığının iyileşmesi için Fas'a
gönderildi. Kazablanka'da kısa bir süre kaldıktan sonra Marakeş'e gitti ve
birçok çağdaşı gibi orada bulduğu canlı renklere ve sokak yaşamına aşık oldu.
Kuzey Afrika ve Akdeniz'i dolaştıktan sonra sonunda Marakeş'e kalıcı olarak
yerleşmeye karar verdi. Majorelle yaşamı boyunca ünlü bir Oryantalist ressam
olarak ün kazandı. Marakeş çevresinde ve Berberi yakma evlerinde gördüğü renkli
çinilerden ilham alan koyu kobalt mavisinin özel tonu, bahçede ve bahçedeki
binalarda yaygın olarak kullanılmış ve Majorelle Mavisi olarak onun adını
almıştır.Majorelle, ölümünden önce kendi adını taşıyan rengin de patentini
almıştır. Bahçenin işletilmesinin maliyetli olduğunu gören Majorelle 1947'de
bakım masraflarını karşılamak için giriş ücreti almak kaydıyla bahçeyi halka
açtı. Zaman zaman büyüyen bahçeyi finanse etmek için arazi parsellerini sattı.
1950'lerde boşandıktan sonra Majorelle evi ve araziyi satmak zorunda kaldı.
Bundan sonra bahçe bakımsız kaldı ve bakıma muhtaç hale geldi. Bahçe ve villa,
1980'lerde moda tasarımcıları Yves Saint-Laurent ve Pierre Bergé tarafından
restore edilerek kurtarıldı. Çift, Yves Saint Laurent 2008 yılında ölene kadar
bahçenin sahibi olarak kaldılar. Yves Saint Laurent 2008'de öldükten sonra
külleri Majorelle Bahçesi'ne dağıltıldı.
Aslen Cezûle kabilesine mensup bir Berberî olmakla birlikte
seyyid olduğu kabul edilen Cezûlî, Fas’ta bugün Karaviyyîn Camii’nin yanında
bulunan Medresetü’s-saffârîn’de dil ve din ilimlerini tahsil etti. Mekke, Medine ve
Kudüs’e gitti. Kırk yıl sonra Fas’a döndü. Bugün Kazablanka şehrinin
yakınlarında küçük bir kasaba olan Aynülfıtr’da (Azemmûr) bulunan Benî Amgār
Zâviyesi şeyhi Ebû Abdullah Muhammed eş-Şerîf vasıtasıyla Şâzeliyye tarikatına
girdi. Meşhur virdi Delâʾilü’l-ḫayrât’ı bu yıllarda tertip etti. Daha sonra on
dört yıl süren bir inzivâ hayatı yaşadı. Halvetten çıktıktan sonra yerleştiği
Asfi’de çevresinde 10.000’in üzerinde mürid toplandı. Müridlerinin hızla
artmasından endişe eden Sûs bölgesi valisi tarafından isyana sebep olabileceği
gerekçesiyle Asfi’den sürüldü. Birçok müridiyle birlikte Şeyâzıme bölgesine
giderek Efûgāl köyüne yerleşti. 16 Rebîülevvel 870’te (6 Kasım 1465) sabah
namazını kılarken secdede vefat etti ve burada yaptırmış olduğu camiye
defnedildi. Cezûlî’nin siyasî otorite tarafından zehirletilerek öldürülmüş
olması kuvvetle muhtemeldir.
Delâʾil’i sadece Cezûliyye veya Şâzeliyye mensupları değil
diğer tarikat mensupları, hatta bir tarikata bağlı olmayan müslümanlar dahi
faziletine inanarak düzenli bir biçimde okumuşlardır. Önsözünde, salavatı belli
zamanlarda düzenli bir şekilde okuyanların çok sevap kazanacakları, Hz.
Peygamber’in şefaatine nâil olacakları, günahlarının affedileceği, kötü huyları
terkedip iyi huylar edinecekleri, maddî ihtiyaçlarının karşılanacağı ve dünya
işlerinin düzeleceği belirtilmiştir. Bu salavatı düzenlemiş olması sebebiyle
Cezûlî’nin kabrinin misk gibi koktuğuna inanılır.
Delâʾil’in yazılış sebebini anlatan bir menkıbeye göre
keramet sahibi bir kız çocuğu, Cezûlî’ye bu mertebeye Hz. Peygamber’e salavat
okuyarak ulaştığını söylemiş, ancak onun ısrarına rağmen bu salavatın metnini
kendisine söylemeyip belli salavatların içinde bulunduğunu ifade etmiş, bunun
üzerine Cezûlî bütün meşhur salavatları derleyip kıza göstermiş, kız da söz
konusu salavatın bu derlemede birkaç defa geçtiğini bildirmiştir. Diğer bir
menkıbeye göre ise Cezûlî’nin bu eseri yazmasına keramet sahibi olan hanımı
sebep olmuştur.
1954 yılında çekilen Ali Baba ve Kırk Haramiler, 1965 yapımı
Arabistanlı Lawrence, 1997 yılında vizyona giren Kundun, 1999 yapımı Asterix,
yayınlandığı yıl büyük ses getiren ve ikincisinin çekimlerinin hazırlıklarına
şu günlerde başlanan Gladyatör, oyun uyarlaması olan ve 2012 yılında vizyonda
kendisine yer bulan Prince of Percia, dünyanın en iyi dizileri arasında
gösterilen Game of Thrones’un bazı sahneleri burada çekilmiş. Tabii, sadece bu
yapımlar değil, adını sayamayacağımız onlarca yapımın çekim noktası Aid
Benhaddou. Atlas Corporation Film Stüdyoları Ben Hur, Asteriks, Spy Game,
Babel, The Physician, Kleopatra, Atlantis, Alexandre, Prince of Persia, Kingdom
of Heaven, Game of Thrones vb. filmlerin dekorları var.
ARABİSTANLI LAWRENCE
NİL'İN MÜCEVHERİ
1985'te gösterime giren popüler macera filminin yıldızları
Michael Douglas, Kathleen Turner ve Danny DeVito'dur. Ünlü bir sahne, ana
karakterlerin F-16 Savaş Uçağıyla kaçmaya çalışmasını gösteriyor. Çekim yeri
ünlü surlarla çevrili köydü. Sadece bu da değil, Atlas Corporation Stüdyolarını
gezerseniz F-16 Savaş Uçağını da görebilirsiniz.
MUMYA
Ürkütücü ve heyecan verici 1999 yapımı Mumya filminin
başrollerinde Brendan Fraser ve Rachel Weisz yer alıyor. Film Mısır'da
geçmesine rağmen çekimlerin çoğu aslında Fas'ta gerçekleşti. Ait Ben Haddou,
Erfoud, Ouarzazate ve Marakeş'le birlikte ünlü çekim yerlerinden biriydi.
GLADYATÖR
Ridley Scott filmi 2000 yılında gösterime girdi ve
başrollerde Russell Crowe ve Joaquin Phoenix vardı. Ouarzazate ve Ait Ben
Haddou bu ünlü film için çok önemli çekim yerleriydi.
GAME OF THRONES
HBO'nun Game of Thrones dizisi 2011'den 2019'a kadar
inanılmaz derecede popüler bir yayın yaptı. Dizi, ilgi çekici hikayeleriyle
olduğu kadar sinematik güzelliğiyle de tanınıyor. Ve Ait Ben Haddou'nun antik
güzelliği, Köleler Körfezi'ndeki büyük Yunkai şehri olarak gösterinin
hayranları tarafından oldukça tanınabilir.
Renkli çeşmelerle süslenen Jnan Sbil Bahçeleri, 3000’den
fazla türün olduğu bitki popülasyonuna sahiptir. Endülüs, Meksika ve Bambu
Bahçeleri’nin olduğu alt bölümlere ayrılmıştır. Bahçeler aslında geçmişte
birbiriyle bağlantılı surlar arasında kalan bir bölümdür. Halka açık olmayan ve
yalnızca kraliyet elitlerinin vakit geçirebildiği bir alan iken şu an
kamusallaşmıştır.
Binanın büyüklüğü ve ihtişamı nedeniyle inşaat projesinin
oldukça pahalı olduğu biliniyordu. Padişahın, gergin inşaat amirleri tarafından
kendisine sunulan inşaatın tüm maliyetini görünce hesap defterini yırtıp nehre
attığını ve şöyle dediğini iddia eder: "Göze hoş gelene değer biçilmez ‘’
Ayrıca Bou Inania Medresesi'nin karşısında , cadde
cephesinde ünlü ancak tam olarak anlaşılmayan bir hidrolik saatin yer aldığı
Dar al-Magana bulunmaktadır . Saatin sembolik ve pratik önemi, doğru namaz
vakitlerini belirlemek için kullanılmasında yatıyordu ve sistem, caminin
muvakkit'i (zaman denetleyicisi) tarafından denetleniyordu.
Fas'ı 807'den 828'e kadar yöneten ve Fes şehrinin ana kurucusu olarak kabul edilen II. İdris'in mezarını içerir . 791'de doğan II. İdris , I. İdris'in oğlu ve halefiydi . I. İdris, mağlup Şii yanlısı isyancıları desteklediği için Fakh Savaşı'ndan sonra Abbasi kontrolündeki bölgeden kaçtı.I. İdrîs, Hz. Ali soyundan geliyor olmasının kendisine kazandırmış olduğu itibar sayesinde Mağrîb’de davasını anlatmak ve insanları etrafına toplamak maksadıyla Berberî kabilelerin liderleriyle görüşmeler yaparak kısa zamanda ilgi odağı haline gelmeyi başardı. İdrîsîler, Şiîlerin tarihte kurdukları ilk hanedan olmuştur. İslamiyet’in Mağrîb’ül Aksa bölgesinin dört bir tarafına yayılması hususunda gayret gösteren ilk müstakil devlet olan İdrîsîler Devleti’nin kurulmasında, berberî Evrebe kabilesinin de büyük bir çaba sarf ettiğini söylemek mümkündür. İdrîsîler, İslam dininin Mağrîb bölgesinin birçok yerine yayılmasında etkin rol oynadılar. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in soyundan geliyor olmaları birbirlerine düşman kesilen kabilelerin birleşmelerinde ve Hâricîlerin yıkıcı faaliyetlerine karşı halktan destek görmelerine son derece etkili bir faktör oldu.
Kısa bir süre sonra 791 yılında, oğlu İdris'in (II) doğmasından hemen önce öldü. II. İdris'in 803 yılında resmen hükümdarlık görevini devralmasının ardından, yeni İdris devletinin otoritesini önemli ölçüde genişletti .Yeni Arap göçmenlerin yardımıyla Berberi müttefiklerinden bağımsızlığını kazandı ve İdrisi kontrolünü bugünkü Fas'ın çoğunu ve doğu Cezayir'in bazı kısımlarını kapsayacak şekilde genişletti. 859 yılında Karaviyyin Camii ve Üniversitesi gibi kurumların kurulmasıyla prestij kazandı. Fes şehrinin koruyucu azizi olarak kabul edildi ve türbesi Fas'ın en kutsal yerlerinden biri. Zaouia Moulay İdris'in türbesi, Moulay İsmail'in yaşadığı dönemde Alevi adı verilen mimari üslup kullanılarak inşa edilmiştir
“Fas’ın Mavi İncisi” olarak anılan Şafşavan’ın adının ilginç
bir hikayesi var. Sırtını dayadığı Rif Dağları’nın dik tepeleri bir keçinin
boynuzlarına benzediği için şehre “çift boynuz” anlamına gelen Chefchaouen
(Şafşavan) denilmiş
Şafşavan’ın mavi boyalı bir şehir olması hakkında birçok rivayet var. İlk inanış şehri maviye boyamak, zamanında İspanyol Musevilerinin buraya gelip başlatmış oldukları bir gelenek. Musevilikte mavi kutsal bir renk sayılıyor. Kutsal kitapta geçen “kıyafetlerinize mavi iplikler takın” ifadesi nedeniyle insanlar maviyi hayatlarına katmış çünkü mavinin Tanrı’yı ve cenneti sembolize ettiğine inanılıyormuş. Bu inanışla insanlar maviyi sadece kıyafetlerinde kullanmakla kalmamış, evlerini ve sokaklarını da maviye boyamış. Diğer bir inanış ise mavi rengin sivrisinekleri kovduğu, bu nedenle evlerin kapılarında, pencere pervazlarında kullanıldığı da diğer rivayetler arasında. Başka bir inanışa göre de bazı yerel insanlara göre mavi rengin sıcak havalarda evlerini serin tuttuğu yönünde. Kimi yerel insanlar da mavi rengin yatıştırıcı ve mutluluk veren bir yönü olduğu ve bu yüzden etrafı mavi boyama geleneği olduğu şeklinde ama Şafşavan’ın kesin olarak neden maviye boyandığı bilinmiyor.