11 Aralık 2024 Çarşamba

# kazakistan # kazakistan gezi rehberi

KIRGIZİSTAN / KAZAKİSTAN GEZİ REHBERİ (ÖN HAZIRLIK )

KIRGIZİSTAN


NÜFUS = 7 MİLYON

BASKENT = BİŞKEK

CUMHURBAŞKANI = SADIR CAPAROV 

PARA BİRİMİ = KIRGIZ SOMU


TARİHİ ;

Kırgız boyu 40 ağız demek oğuz demek 9 ağız demek.Kırgızlar 40 boyun birleşmesinden oluşur.Kırgız bayrağında da 40 tane ışık görürüz bunları birleştirende ortadaki tündüktür.Bir kırgız çocuğu yurtta uyandığına ilk gördüğü şey bayrağın ortasındaki işarettir.

Kırgızlar, Göktürk devrinde Kögmen (Sayan) Dağları'nın kuzeyinde yaşamışlardır. En büyük genişlemesine MS 840'ta Uygur Kağanlığı'nı yendikten sonra ulaşmışlardır. 10. yüzyılda Çin saldırıları üzerine daha batıya, bugünkü Kırgızistan topraklarına doğru çekilen Kırgızlar, Karahanlılar zamanında Müslüman olmuşlardır.

Tüm dağınık kabileleri tek bir ulusta birleştiren bir savaşçıyı içeren Manas Destanı sözlü gelenekle yazılmaya başlanmış.(UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listeleri'ne girmiştir. )

13. yüzyılda Moğolların hâkimiyeti altına girmiş ve Çağatay Hanedanı’nın bir parçası olmuştur. Issık Gölü, tüccarlar ve Uzak Doğu'dan Avrupa'ya giden diğer gezginler için bir kara yolu olan İpek Yolu üzerinde bir mola yeriydi. Bu sebeple Kırgız kabileleri 17. yüzyılda Moğollar, 18. yüzyılın ortalarında Mançurya Qing Hanedanı ve 19. yüzyılın başlarında Hokand Hanlığı tarafından istila edildi. 1842'de Kırgız kabileleri Hokand'dan ayrıldılar ve Ormon Han liderliğindeki Kara-Kırgız Hanlığı devleti altında birleştiler.  

19. yüzyıl ortalarında başlayan Rus istilalarının ardından 1876 yılında bugünkü Kırgızistan toprakları tamamen Rus hâkimiyetine girmiş ve halkın Ruslara karşı kalkıştığı isyan hareketleri kanlı şekilde bastırılmıştır. Sovyetler Birliği’nin kurulmasının ardından 1924’te Kara-Kırgız Özerk Bölgesi olarak isimlendirilen Kırgızistan, 1936’da Kırgızistan Sovyet Cumhuriyet Birliği olarak birliğin bir parçası hâline getirilmiştir. Sovyetlerin dağılmasına kadar bu statüsünü sürdüren Kırgızistan, 1991’de birliğin diğer üyeleri gibi bağımsızlığını ilan etmiştir.Kırgızistan bugün itibarıyla Bağımsızlık Gününü her yıl 1991'deki bağımsızlığının ilanının yıldönümü olan 31 Ağustos'ta kutluyor. 

1916 Ürkün Katliamı ; Rusya Kırgızisyanda verimli toprakları rus halkına vermiş,köylere rus isimler koydurtmuş,hatta rus köy ağalarını silah yardımında bulunmuştu.Birde üstüne tam tarım yapılacak zaman olan yaz mevsiminde halkı zorla savaşa sokmaya çalıştılar .Resmen isyan etsinler diye uğraşılmış ki biz ülkelerinde katliam yapalım ve küçük Rusya olarak devam etsin olay.Tamda istedikleri gibi isyan başlamış ve Rus askerleri öyle acımasız katliamlar yapmışlar ki halk göçe zorlanmış binlerce insanın öldüğü düşünülüyor ki o zamanın Bişkek nüfusunun yarısı Issık kasabasının yüzde 70 ölmüştü.

Birinci Dünya Savaşı’na, Japonlar ile geçirdiği savaştan ağır bir mağlubiyet ile giren Rusya başta ekonomik ve askerî olmak üzere birçok alanda büyük zorluklar yaşamaktaydı. Bu sorunları halktan alınan vergiler ile kapatmaya çalışan Çarlık yönetimi başta askere alınmayan onun yerine vergi yükümlülüğü olan Türkistan halkından savaş devam ederken geri hizmette çalıştırılmak üzere asker toplanması için ferman çıkarmıştır. Tarihsel süreçte bu bölgede yaşayan halkın elinden alınan verimli toprakların Rus göçmenlere verilmesiyle başlayan huzursuz ortam bu olaylar zinciri ile kitlesel bir kalkışmaya dönüşmüştür. Bu kalkışmayı bastırmaya çalışan Çarlık yönetimi 200 binden fazla Kırgız’ın ölümüne neden olmuştur.İsyanı bastırmada kullanılan şiddet doğrultusunda ve yaşanan büyük göç esnasında bazı araştırmalara göre 300 bin Kırgız hayatını kaybetmiştir Bu olay halk arasında “Ürkün” adıyla anılmaktadır. Ürkün ise eski dilde “korkmak, ürkmek, kaçmak” anlamına gelmektedir. Savaşın en şiddetli yıllarında Türkistan’da ortaya çıkan bu ayaklanma Rusya’nın savaştaki gücünü daha da azaltmış ve 1917 yılında gerçekleşen devrim sonrasında savaştan çekilmesinde etkili olmuştur. Söz konusu ayaklanmaya bölgedeki tüm Türk ve Müslüman unsurlar katılım gösterdiğinden bu olay Türkistan halkları arasında millî birlik ve beraberlik düşüncesini de canlı tutmuştur. 1991 yılında bağımsızlığını kazanan Kırgızlar için günümüzde de millî kimlik inşasında Ürkün Olayı önemli yer tutmaktadır.

1937-1938 yıllarında ise 137 Kırgız aydın kesimi bir tuğla fabrikasında Ruslar tarafından kurşunlanarak ölümüne sebep veriliyor.Sonra yakılarak fabrikanın altına gömülüyorlar.O dönemde bu fabrika da çalışan güvenlik görevlisi korkudan hiçbir şey anlatamazken ölüm döşeğinde sadece torununa anlatıyor.Torunu da bağımsızlığa kadar bu olayı saklıyor daha sonra hükümet heyetiyle bu konuyu paylaştıktan sonra yapılan araştırmalarda tuğla fabrikasının altında 137 aydının kemikleri bulunuyor.

Denize herhangi bir ülkeden daha uzaktır ve tüm nehirleri denize ulaşmayan kapalı havzalara akar. Tanrı Dağları dağlık bölgesi ülkenin %80'inden fazlasını kaplar, geri kalanı vadiler ve havzalardan oluşur.

Kırgızların dünyaca meşhur edebiyatçıları Cengiz Aytmatov'dur.

Manas Destanı ve onu anlatan Manasçılar

Kopuz adlı üç telli çalgı

Tush Keyiz denen duvar halıları

Keçeleme yöntemiyle üretilen Şırdak ve Ala kiyiz kilimleri.

Kız Kovalamaca adeti

Doğancılık adeti


GEZİ PLANI ; 

*Kırgızistan’ın özellikle de Özgen pirinci meşhur. Yolunuz Özgen bölgesinden geçerse mutlaka Özgen pirinci alın. Fiyatları da oldukça uygun.

*https://cbtkyrgyzstan.com/ 

*ATIN KİM ADIN NE 

* Beyaz toplar KURUT

* 380 numaralı dolmuş havalanından şehir merkezine götürüyor

* Dımlama,Beşparmak, Kuurdak , Jarovnia , çakçak tatlısı , kımız , ayran dene

* Bal ve et alınabilir

* Maksym shoro Kırgızistan milli içeceği. Ekşili ayran gibi 

BİŞKEK 

OŞ PAZARI 
                                           ↓20 DK TAKSİ

ALA TOO MEYDANI 
TOO dağ demek Ala Dağlar meydanı demek.30 yıllık ülke olmasına rağmen 3 kere devrim görmüş bir ülke.2005,2010 ve 2020 de hükümet değişmiş 2010 ise kanlı eylemlere dönüşmüştür.Bu istikrarsız siyaset dışa bağımlılığı artırmış Çin'e borçlanmış ve Rus ve Abd askeri üslerinin de bulunduğu yoksul bir ülke konumuna gelmiş.
Meydandaki siyah- beyaz heykel de bu olaylarda ölen insanlar anısına yapılmış. Siyah olan otoriter olan hükümeti beyaz olan ise yeni hükümeti ortadaki insanlar ise bu direnişi simgeliyor.İlerdeki çitlerin üzerinde ise 2010 yılında devrimde ölenlerin isimleri yazılıyor.Arkadaki parlemonta binasına 2010 yılında tanklarla saldırılmış bombalar atılmış.2020 yılında binanın içinde yangınlar çıkartılmış.
MANAS STATUE 
Dağınık kırgız halkını topladım burayı yurt kıldım sözü yazar.''MANAS''

Manas Destanı ;

Kırgızların millî destanıdır. Mani dinini yaşayan Karahitaylar ile Müslüman Karahanlılar arasındaki mücadelede Kırgızların durumunu ve Manas adlı kişinin başından geçenleri anlatan destandır. Destan üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar; Manas, oğlu Semetey ve torunu Seytek ile ilgili bölümlerdir.

Manas Han'ın babası Yakup Han'dır. Annesinin adı Çığrıcı'dır. Yakup Han ile Çığrıcı Hanım evlendikten on dört sene sonra Manas doğmuştur. Doğumu üzerine civardan gelen elçiler, onun bir kahraman olacağını hemen anlamışlardır. On yaşına gelince tam bir kahraman olur. Düşmanlarının üzerine saldırarak perişan eder. Atlarına at erişemez, zırhına ok işlemez. Yakup Han, oğlunun atılganlıklarını, kahramanlıklarını görünce, onu korumak, onunla arkadaşlık etmek üzere, Bakay adında bir kişiyi onun yanına koymuştur. Manas, Nogay boyundan gelmektedir. Kalmuk baskınlarına karşı Kırgız halkının birliğini, bütünlüğünü korur ve bir kahramanlık ve özgürlük sembolü haline gelir.

Manas destanı eski Türk millî özellikleri itibariyle çok renkli, Kırgızca’nın kendine has deyişleriyle yoğrulmuş orijinal bir destandır. Kırgız Türkleri’nin bugün de yaşattıkları folkloruna, gelenek ve göreneklerine, inançlarına, törelerine, bozkır hayatına, etnografyasına ait deyimler (giyim kuşam, çadır hayatı, hayvancılık, deve ve at koşumları, kap kacak, yiyecek ve içecek gibi mutfak kültürü vb.), atasözleri gibi halk edebiyatı ürünlerinin yanında Türk dili tarihi için çok değerli olan malzemeleri de içinde yaşatmaktadır. Kişi, kavim, boy, soy, oymak, cemaat adlarıyla çeşitli hayvan adlarını taşıması bakımından da bir ad bilimi (onomastik) hazinesidir.

Destanın derlenen en hacimli şekli Sayakbay Karalayev’in “Manas-Semetey-Seytek” üçlemesi olup 500.500 dizedir. Destanın çeşitli Manasçılardan derlenen 60’tan fazla anlatımının toplam dize sayısının 1.500.000 olduğu kaydedilmektedir.

''Yurt koruyan er ölmez

Er doğuran il ölmez."


DEVLET TARİH MÜZESİ (pazartesi KAPALI )
CENGİZ AYTMATOV HEYKELİ 
                                           ↓
NARİN RESTAURANT 
APAMDYN KATTAMASY 
TSUM AVM 
KURMANCAN DATKA ;


Türkistan'ın tarihinde efsanevi bir siyasi kadın lider olarak anılan Kurmancan Datka, Kırgız tarihinde "Datka (General)" unvanı ile şereflendirilen tek kadındır. Milletinin özgürlüğü ve bütünlüğü için çocuklarını feda etmeyi bile göze alan Kırgızların kadın kahramanı Kurmancan Datka, Rus işgaline karşı ömrünün sonun kadar mücadele vermiştir.

Kurmancan Datka, 1811 yılında Oş şehri yakınlarındaki Madı köyünde Bargı kabilesinden Mamıtbay’ın kızı olarak doğdu. 17 yaşındayken hiç görmediği Kul Seyit ile evlendi. Bir yıl sonra kocasını terk ederek babasının evine döndü.1832 yılında  Altay Kırgızlarının lideri olan Alımbek Datka ile evlendi.

Kurmancan, eşi Alımbek'in ölümüne kadar her konuda akıl hocası, arkadaşı, sırdaşı olmuştu. "Datka" ünvanını almadan önce de at üstünde askerlerin başındaydı ve yanında da çoğunlukla oğullarından biri veya birkaçı vardı. Hatta kocası Hokand'a gittiği zamanlarda bile onun yokluğunu hissettirmemiş; milletinin güvendiği, akıl danıştığı bir kadın, askerlerin başında da bir komutan olmuş; çocuklarının ruhunu ve kalbini ise "hür ve bağımsız Kırgızistan" ruhuyla doldurmuştur. Kurmancan, Türkler içinde "datka" ünvanı verilen ilk kadındır. "Datka", Hokand ve Buhara hanlıklan zamanında yönetimin en üst kademesini ifade etmekteydi. Kelime anlamı "gerçek bağlılık" demek olan bu ünvanın bulunduğu vilayetin idare amiri (yani valisi), siyasi ve dini lideri, hatta toplumda çıkan bütün problemlerin çözücüsü, temyiz ve şikayet dilekçelerine bakan hukuk görevlisi, vilayetle ilgili kararları gözden geçiren, askerlerin komutanı kısacası emrindeki bölgenin tek yetkilisi demekti.  Alımbek Datka suikasta kurban giderek vefat ettikten sonra geleneğe göre yerine erkek kardeşlerinden birinin veya büyük oğlu Abduldabek’in geçmesi gerekmekteydi. Ancak Alay bölgesinin halkı yönetimi Kurmancan’a verdi. Çünkü Alımbek’in sağlığında dahi (onun savaşta veya kendi işleriyle meşgul olduğu ve uzak bölgelerde bulunduğu zaman) Kurmancan bu bölgedeki halkın işlerini yoluna koymuş ve aksatmadan yürütmüştü. O bu vazifeye cömertliğiyle, fedakârlığıyla ve üstün zekasıyla ulaşmış, arkasına halkın desteğini alarak gelmişti.

Kurmancan Datka başta olmak üzere onun oğulları Rusya’nın sömürgecilik faaliyetlerine karşı yek vücut olarak karşı durmuşlardı. Bu dağlık bölgelerde oğullarından Abdullabek liderliğindeki halk Ruslara karşı bir yıl savaşmıştı.

O, Rus ordusunun başında duran M.D. Skobelev’e karşı hiç boyun eğmedi. Hatta en küçük ve çok sevdiği oğlu Kamçıbek, Ruslar tarafından yakalanıp asıldığında bile düşmanlara karşı dimdik durması onun kahraman bir kadın olduğunu göstermiştir. Ruslar Türkistan’da ilk kez bu denli sert ve uzun soluklu bir direnişle yüzyüze kalmıştı. Bu tarz bir mukavemetle karşılaşmanın verdiği şaşkınlık bir Rus generalin ağzından dökülen şu sözlerde açık bir şekilde kendisini hissettirmektedir: “Biz bu denli dayanıklı askerlerle ilk defa yüzleşiyoruz. Kendini müdafaa eden halkla savaşmanın yerli hanlarla savaşmaktan zor ve yorucu olduğunu artık öğrendik. Kısaca Kurmancan Datka, büyük Rus birlikleriyle savaşa girip halkını kırdırmak yerine, işgal güçlerinin komutanıyla uzlaşıp, barış içinde yaşama yolunu seçti. General Skobelev ile bir anlaşma yaparak halkını güvence altına aldı. 1907 yılında ölünceye kadar, tam 30 yıl Alay halkının başında kaldı.

2-3-4.GÜN KEL SUU TURU 

3514 m yükseklikte bir göl . Kettik.kg 

5-6-7 GÜN KARAKOL  

TREN ; 16 Haziran - 30 Temmuz tarihleri ​​arasında cuma, cumartesi ve pazar günleri düzenlenmektedir.

Yoğun sezon olan 31 Temmuz-31 Ağustos tarihleri ​​arasında ise tren her gün sefer yapıyor.

608 numaralı tren “Bişkek I – Balıkçı” “Bişkek I”den sabah 06:25’te hareket ediyor ve Balıkçı’ya sabah 11:20’de varıyor

DOLMUŞ ;Bişkek'ten Karakol'a gitmenin en rahat yolu marşrutka kullanmaktır.

Marşrutkalar Bişkek'teki Batı Otobüs Terminali'nden kalkıyor 6-7 saat sürüyor.

OTOBÜS ; GoBus şirketinin konforlu, klimalı otobüsleri . GOBUS mobil uygulamasından bilet satın alın .

Saat 10:00'da 1 günlük otobüs var, ücreti 450 KGS / 5.2$.

KARAKOL - ALTYN-ARASHAN yürüyüş rotası 

DUNGAN CAMİ

Kırgızistan'ın kuzeydoğusundaki Issık Göl bölgesinin en büyük şehri Karakol'da 20. yüzyılın başında inşa edilen ülkenin "çivisiz" tek camisi, bir asırdır dimdik ayakta durmaya devam ediyor.Karakol şehrinde klasik Çin mimarisiyle inşa edilen ve "Dungan mescidi" olarak da anılıyor.Çin'in orta kesiminden Orta Asya topraklarına 140 yıl önce göç eden Müslüman topluluğuna "doğudan gelen" anlamına gelen Dungan adı verilmiş.

İbrağim Hacı Camisi, Çin'de 19. yüzyılın sonlarında yapılan zulümlere dayanamayarak göç etmek zorunda kalan Dungan halkının önderleri tarafından davet edilen Çin asıllı mimar Zhou-Su tarafından 3 yılda 1910'da inşa edildi. Rus Çarlığı yönetiminin inşasına izin verdiği 120 kişilik caminin yapımında bölgede yetişen ladin, karaağaç ve kavak ağaçları kullanıldı.

Dini inançların yasak olduğu Sovyetler Birliği döneminde İbrağim Hacı Camisi'nin, 25 yıl boyunca tahıl ambarı olarak, bölgedeki kilisenin de spor okulu olarak kullanılmış.Cami içerisinde, geleneksel Çin mitolojisinde yer alan ejderha, Anka kuşu ve aslan figürleri dikkat çekiyor.

ASHLYAN-FU ALLEY RESTAURANT

DASTORKON RESTAURANT

8.GÜN ÇOLPAN ATA 

Issık Gölü ; Güney Amerika'daki Titicaca gölünden sonra dünyanın ikinci en büyük dağ gölüdür.

Karla kaplı dağlarla çevrelenmiş olmasına rağmen, gölün suları hiçbir zaman donmaz; bundan dolayı gölün adı "ısı veya sıcak, ılık göl" anlamına gelen Kırgızcada "Isık Köl"dür.

RUKH ORDO

Kompleksin adı Kırgızcada "Ruhların Merkezi" anlamına gelir. Müzede ünlü manasçı Sayakbay Karalaev Cengiz Aytmatov ve Mustafa Kemal Atatürk anıtları bulunmaktadır. Kültür kompleksi Cengiz Aytmatov Ev Müzesi, Fotoğraf Galerisi, Kırgız Sanat ve Kültür Salonu, Sayakbay Karalaev'in Çardağı , Bilgi Hazinesi ve İslam , Yahudilik , Katoliklik , Ortodoksluk ve Budizm olmak üzere farklı dinleri temsil eden beş şapel dahil olmak üzere 10 mini müzeden oluşmaktadır .

PETROGLİPHS MUSEUM

Bu petrogliflerin bazıları Tunç Çağı'nın sonuna (yaklaşık MÖ 1500) kadar uzanıyor, ancak çoğu Saka kabileleri tarafından oyulmuş (MÖ 8. yüzyıldan MS 1. yüzyıla kadar). Bu, Kırgız halkının bölgeye gelmesinden önceydi. Sakalar için, günümüzde müzeye dönüştürülmüş olan bu bölge kutsal sayılıyordu. Şaman rahipleri, güneş tanrısı onuruna kurbanlar ve diğer ritüeller uyguluyorlardı. Şu anda Issyk Kul Gölü'nün sularıyla kaplı olan kolonilerde yaşıyorlardı.

En son petroglifler Türk dönemine (5.-10. yüzyıllar arasına) tarihlenmektedir.

Taş yazıt sanatı, hayvan ve insan resimlerinin kısıtlandığı İslam'ın Orta Asya'ya yayılmasıyla yavaş yavaş ortadan kalktı. Ancak bu petrogliflerde kullanılan formların çoğu hala bizimle - hayvanların farklı kısımlarını (boynuzlar, kanatlar, pençeler) gösteren desenlerin temelini oluşturuyorlar ve şirdaklarda (Kırgız keçe halıları) ve diğer geleneksel sanat ve el sanatlarında kullanılıyorlar.

Bazalt bloklar üzerine yapılan kompozisyonlarda avcılık sahneleri, vahşi hayvanların evcilleştirilmesi, ritüel dansları, savaş arabalarındaki tanrılar ve şeytani insansı yaratıklar tasvir ediliyor.

https://www.arcgis.com/apps/Shortlist/index.html?appid=626f89b15bb14ef09e92649738ab546f


Yaban keçisi zaman zaman Yeryüzü Tanrısı'nın simgesi olarak görülmüş ve bunun sonucunda yas törenlerinde, ataların ruhlarının onurlandırılmasında ve kötü ruhlardan korunma amacıyla kurban edilmiştir. Yaban keçisi aynı zamanda "sıgun" kelimesiyle ifade edilen 12 hayvanlı Türk takviminin işaretlerinden biridir. Ölümsüzlüğün sembolü olarak kabul edilir .Aynı zamanda avcılık kültürüyle de ilişkilidirler.Keçi motifleri genel olarak tüm göçebe kavimlerin sembolü olarak kabul edilmiştir. Bu figür, Orta Asya Türk toplulukları arasında kutsallığını korumuştur. Benzer şekilde Türk tarihinde de Akkeçililer, Kızılkeçililer, Sarıkeçililer ve Tekeoğulları gibi birçok Türk boyu geçmişte "keçi" kelimesiyle isim, lakap ve unvanlar almıştır. Çolpon-Ata kaya resmindeki keçi figürlerinin çoğunluğu benzer üslupta çizilmesine rağmen hem sabit hem de hareketli olarak tasvir edilmiştir. Bazı resimlerde keçi boynuzları aşırı büyütülerek vurgulanmıştır. Arkaya doğru uzatıldılar veya yukarı doğru döndürüldüler. Bazı tasvirlerde boynuzlar daha ayrıntılı olarak işlenmiştir; perspektife bağlı olarak tek veya çift çizildiler. Bazıları oldukça uzun, kısa veya olağandışı oranlarda çizilmişti. Yaban keçilerinin vücut kısımları büyük ve gerçekçi olmak üzere farklı biçimlerde şekillendirilmiştir.

Çolpon-Ata Açık Hava Müzesi'nde defalarca resmedilen bir diğer hayvan tasviri de geyiklerdir. Türk toplumlarında sıklıkla kullanılan geyik tasvirleri çoğunlukla av sahneleri arasındadır.Geyikler Kırgızistan tarihinde ölümsüzlüğün, saflığın, ruhsal rehberliğin yenilenmesinin ve dönüşümün vücut bulmuş halidir.Kaya sanatında önemli bir sembol de geyik boynuzları üzerine çizilen hayat ağacıdır. Seçilmişliğin ilahi işareti ve dala benzeyen boynuzlarıyla hayat ağacının tecellisi olarak kabul edilir.Ağaç geyiklerin üzerinde yetişerek kökenleri ve yaşamı birleştirir.Çolpon-Ata Açık Hava Müzesi'ndeki geyik tasvirleri yaban keçisi çizimlerine benzer bir tarzda tasvir edilmiştir. Her ne kadar kutsal kabul edilse de geyik avlamak ve kurban etmek serbestti. Öte yandan beyaz geyik görmek o toplulukta mutluluk, huzur ve şansın yeşereceği anlamına geliyordu. Budistlerde İnanışta geyik fedakarlığı ve Buda'yı simgelemektedir, Çin geleneğinde ise zenginliğin ve uzun yaşamın tezahürüdür. . 

Boğa Tasvirleri Çolpon Ata koruma alanındaki en eski kaya Geç Tunç Çağı sonuna (MÖ yaklaşık XII. yüzyıl) tarihlenen bir boğa tasviri.Boğa çeşitli inançlarda sıklıkla kullanılan güç ve ilahi ifade aracıydı.Boğa figürü koruyucu bir güce sahip olduğu inancı nedeniyle mimaride süs eşyası olarak işlenmiştir. Eski Türk grupları, figürün gücü temsil ettiğine ve dolayısıyla hükümdarlığa işaret ettiğine inanıyorlardı. Çolpon-Ata rezervindeki boğa figürü, gerçekçi bir figürü ifade eden, bir metreden daha uzun, kendine özgü bir çizime sahiptir: boğanın boynuyla sırtının birleştiği yerde bir kamburu olan dik, hacimli bir gövde (Şek. 7). Aynı zamanda evcilleştirilmiş ineklerin atası olarak kabul edilir.

Çolpon-Ata kaya sanatındaki deve tasvirleri genellikle yük taşıyor veya serbest durumda. Bu sahnelerin Büyük İpek Yolu'nun canlı dönemlerini yansıttığı öne sürülüyor. Ancak deve tasvirlerine her bölgede rastlanmamaktadır.

İnsan Tasvirleri İnsanlar da kendi görüntülerini kayalara dönüştürmüş ve figürleri her zaman hareketli olarak çizilmiştir. Bu tasvirler, büyük olasılıkla her zaman bir erkeği, bazen de av aletleriyle birlikte tasvir etmektedir

Av Sahneleri Türk devletlerinin geleneklerinden biri olan avcılık, ilk Türk topluluklarında önemli bir faaliyet olarak kabul edilmiştir. Bu çağda avcılığın temel amaçları yiyecek ve kürk temini, savaşın sürdürülmesi, tehlikeli hayvanlardan korunma ve gelir sağlamaktı. Asya'da kayalara oyulmuş av sahneleri Türk av kültürünün bir başka yansımasıdır. Bu sahneler, avlanma ve avlanmanın geçimlerini bu faaliyetle sağlayan topluluklar için taşıdığı önemden dolayı Orta Asya kaya sanatında defalarca resmedilmiştir. Antik çağlardan beri avlanma tasvirlerinin, avlanma başarısını artırmak için bir tür büyü olarak çizildiği ileri sürülmektedir. Bu bağlamda bazen geyik gibi kutsal av hayvanları da yeraltı dünyasına geçişle ilişkilendirilmiştir. Av sahnelerinde en çok tasvir edilen hayvanlar geyik ve yaban keçisi olmuş, neredeyse her zaman avcıdan daha büyük çizilerek onların kutsallığı ve önemi vurgulanmıştır. Çolpon-Ata kaya sanatı oldukça çarpıcı av sahneleri sunuyor. Alanın merkezine yakın bir yerde, avlanan insan figürlerinin yanında yaban keçileri ve diğer hayvanlar da tasvir ediliyor.

179 numaralı petroglif, halk arasında "ritüel taş" olarak adlandırılmakta ve hastalıklara karşı iyileştirici güçlere sahip olduğu varsayılmaktadır (Res. 14). Taş ikiye bölünmüştür ve insanlar, bir kişi iki yarının arasında oturduğunda veya yattığında iyileştirici güçlerini kullandığına inanırlar. Bu taşın hemen yukarısında manyetik alanı fazla olan şamanların kurban kesip kanlarını topladıkları oluk taş var. Telefon bu noktada fazla çekmediği dahi söylenir.

9.GÜN BURANA TOWER -BİŞKEK 

BALASAGUN ; Burana Kulesi, Kırgızistan'ın Tokmok şehri yakınlarındaki Karahanlı'ların başşehri olan Balasagun'daki bir kule. İpek yolu üzerinde bulunan Burana kulesi, Karahanlılar döneminde hem minare hem de gözetleme kulesi işlevlerini görmüştür. Seyyahlar için bir rehber, resmi kararların ilanı için iletişim aracı olmuştur.

9. yüzyıl sonlarında inşa edildiğinde yüksekliği 45 metre olan kule, 15. yüzyıldaki depremde 25 metreye düşmüştür.

Yusuf Has Hacip'in memleketidir.

KARAHANLILAR

751 Talas Savaşıyla çekilen Budizm ve İslam arasında çizgi hala varlığını sürdürüyordu. Çünkü batı da Müslüman Samaniler doğuda Budist Karahanlılar vardı. Çizgi Tanrı Dağlarının batısı konumundaydı.950'lerde Samani devletinin gönderdiği heyetler sayesinde Müslüman olmuşlardı. Yerleşik hayata geçmiş ve kentlerde yaşamaya başlamışlardı. 999'da Karahanlılar ordusu hiçbir direnişle karşılaşmadan Buhara'ya girmiş Samani hazinesine el koymuştur. Tipik bir göçebe yaşam tarzı olan yöneticin ailesindeki bütün oğulları mirastan pay aldığı için ,kent hayatına geçince oğullara birer başkent verilmişti ve o dönemde önemli 4 başkent oluşmuştu. Bu durum ilk Müslüman Türk devletini zaafı olmuştu. Karahanlılar o döneme kadar ihmal edilmiş olan güzegahları canlandırmak için kervansaraylar inşa etmişlerdir.Karahanlılar dönemi Samani dönemi kadar kültürel gelişme gösterilmemişti. Büyük gökbilimci,kimyacı,hekim çıkmamıştı.Ama mimari de çok iyilerdi. 

Devlet 1042 yılında hanedan içindeki kavgalar sonucunda Doğu ve Batı Karahanlı devletleri olarak ikiye bölünmüştür. Batı Karahanlı Devleti, 1042-1212 yılları arasında hüküm sürmüş ve ilk başkenti Özkent olan devlet 1212 yılında Harezmşahlar tarafından yıkılmıştır. Önemli merkezleri Balasagun, Talas ve Kaşgar ve ilk hükümdarı Tamgaç Buğra Han olan Doğu Karahanlı Devleti ise 1211 yılında Karahitaylar tarafından yıkılmıştır.

Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig (Mutluluk Bilgisi), Kaşgarlı Mahmud'un Divânu Lügati't-Türk (Büyük Türk Sözlüğü), İmam-ı Ebü'l-Fütuh Abdülgafur'un Tarih-i Kaşgar (Kaşgar'ın Tarihi), Ahmet Yesevi'nin Divan-ı Hikmet ile Edip Ahmet Yükneki'nin Atabet'ül Hakayık (Hakikatlerin Eşiği) adlı eserleri bu dönemin en önemli yapıtlarıdır.

YUSUF HAS HACİP

Yusuf Has Hacib, Türk edebiyatındaki ilk siyasetnameyi yazmıştır.Kutadgu Bilig , Kaşgarlı Mahmut'un eserinden 7 yıl önce tamamlamıştır. Karahanlı hükümdarına bu eseri sunduktan sonra Ulu Has Hacip ünvanını almış Kaşgarda vezir yardımcısı olmuştur.

Yusuf Has Hacib'in en büyük başarısı canlı ama konuşması zor Türkçeyi esnek bir edebiyat dili olarak şekillendirmesi ve düzene sokmasıydı.Firdevsi'nin Şehnamesinden öğrendiği hece veznini ilk defa Türki bir lehçeye uyarlamıştır.

Kutadgu Bilig 4 temel esas üzerine kurulmuştur.Adalet , devlet ,akıl ve kanaat .Bu temel esas hem birbiriyle çatışır hem birbirini tamamlar.Gündoğdu dediği doğrudan doğruya kanun koyucudur.Kılıç ve kalem adamı aynı zamanda bilgindir.Adını güneşten almıştır temsil ettiği adalettir. Dolunay dediği ikbali ve saadeti temsil etmektedir.Daima büyüyüp küçülen aydır o.Ay büyüyüp tam daire aldığında tekrar küçülmeye başlar saadet biter kut elden kaçar onun yerini doldurmak için akıl ve bilgi gerekir.Aklı ve bilgiyi temsil eden Övülmüş vardır.İnsan aklıyla yükselir bilgiyle büyür.Gündoğdu da Övülmüşü vezir yaparak karanlık evini aydınlatır.Uyanmış akibettir.Dünyayı değil ahirete dünya işlerin sonunu hatırlatırken diğer yandan iki dünyayı kazanmanın yollarını tartışır.Temel soru şudur insan bir dağa çekilip sadece ibadet ederek mi ahireti kazanır yoksa halkın içine karışıp yararlı işler yaparak mı ? Gündoğdu Uyanmışa inzivaya çekilmeyi bırakıp halkla birlikte Cuma namazlarını katılması önerisini yapar.Bu aynı zamanda o dönemdeki Tasavvufi anlayışa bir tepkidir. Gel halka faydalı ol yetim, dul ,güçsüz kör ,topallara yardım etmek ,fakirlere para dağıtmak da ibadettir.Uyanmış ise dünya işleri ile uğraşanın ibadet ve ahiret işlerini yerine getiremeyeceğini düşünür.



KAŞGARLI MAHMUT

900 ler itibari ile herkes için açık bir görüş hakimdi ; halifeler Arap , Bağdat'ın kültürünü şekillerindirenler Orta Asya'dan gelen İrani halklar ve gerçek gücü ellerinde tutanlar da Orta Asyalı Türklerdi.

O zamanlarda kırıcı olan şey kimse Türkçe öğrenmekle uğraşmıyordu.Seçkin kimseler asla öğrenmiyordu Arapça ve Farsça onlar için yeterli idi Türkçeyi fakirlerin konuştuğu dil olarak görülüyordu.Kaşgarlı bu kültürel önyargıyı görmüş ve kendi kendine bunu değiştirmek vazifesini üstlenmişti.

Selçuklu Devleti'nin gücü elinde tuttuğu dönem ile Kaşgarlı muhteşem bir fırsat elde etmiş oldu. Kaşgarlı Türklerin bulunduğu bölgeleri gezmiş, ana dili olan Türkçenin bütün lehçelerini yerlerinde öğrenmiş, geleneklerini göreneklerini yakından izlemişti.Kaşgarlının planı halifeyi ve hatta bütün Arapları ve İranlıları Türki dilleri öğrenmenin ve Türki kültürlerle haşır neşir olmaya başlamanın vaktinin geldiğini ikna etmekti. İçinde kelimelerin , deyimlerin , şiirlerin , halk irfanın özlü sözlerinin de bulunduğu Türkçe- Arapça lügat yazacaktı. Buna ilaveten Türki boyların ve bu boyların adetlerinin küçük resimlerini sunacak hatta bir dünya haritası koyarak okurların her bir grubun nerede yaşadığını görmelerini sağlayacaktı. Dîvânü lugāti’t-Türk 1077 de 5 yıllık eserini Bağdat'ta tamamlamıştı.Kitabın girişinde şöyle yazmaktaydı ''Esirgeyen, koruyan Allah'ın adıyla Tanrı'nın, devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve Türklerin ülkesi üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm. Allah onlara Türk adını verdi ve yeryüzüne hâkim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları, Türklerin eline verildi. Türkler, Allah tarafından bütün kavimlere üstün kılındı. Hak’tan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi. Türkler ile birlikte olan kavimler aziz oldu. Böyle kavimler, Türkler tarafından her arzularına eriştirildi. Türkler, himayelerine aldıkları milletleri, kötülerin şerrinden korudular. Cihan hâkimi olan Türklere herkes muhtaçtır. Onlara derdini dinletmek, bu suretle her türlü arzuya nail olabilmek için Türkçe öğrenmek gerekir.''

Kaşgarlı'nın şeması bugün Japonya'yı gösteren dünyanın en eski haritası olarak ünlenmiştir. (Cabarka) Karahanlıların asıl başkenti Balasagun'un etrafında dönüyormuş gibi bir harita tasviri vardı.Eserinde İslamdan önceki mirastan önemli eser olan 12 hayvanlı takvim yer alıyordu. Selçuklular o zaman Hicri Takvim kullansa da iki asır sonra moğollar 12 hayvanlı takvimi tekrar kullanmaya devam etmişlerdir.



Kitabın tek yazması olan nüsha, bugün İstanbul'daki Millet Yazma Eser Kütüphanesinde muhafaza edilmektedir.

BALBAL KÜLTÜRÜ 

Orta Asya Türklerinde, Şamanlık dininin geçerliliğini yaygın olarak koruduğu dönemde, ölen savaşçıların kurgan denilen mezarlarının etrafına dikilmiş, savaşçının öldürdüğü düşmanları ve bu kişilerin öbür dünyada onun hizmetçileri olacağına inanılacağını simgeleyen, genellikle bir taş parçasının üzerine yontulmuş, bir elinde kılıç, figürlerinden oluşan heykellere verilen ad. Bu taşların sayısının fazlalığı ölen kişinin sağ iken; gücünün, cesaretinin, kahramanlığının da simgesidir. İslam öncesi dönemde yaygın olan balballar, İslam dininin kabulünden sonra yerini mezar taşlarına bırakmıştır. Orhun Yazıtlarında balbal adına rastlanılmaktadır.

İskit balbalları, daha sonra Kuman balbalları, genellikle yukarı kaldırılmış sağ elinde içki boynuzu tutan bir savaşçıyı tasvir eder . Birçoğu ayrıca savaşçının kemerine asılı bir kılıç veya hançer gösterir.Yüzleri güneye dönüktür.

10.GÜN KAZAKİSTAN/ ALMATI

Batı otobüs terminalinin içinden bilet alınıyor.Büyük otobüslerin kalktığı yerden kalkıyor.


KAZAKİSTAN 


NÜFUS = 20 MİLYON

BASKENT = ASTANA / ESKİ BAŞKENT ALMATİ

CUMHURBAŞKANI = KASIM CÖMERT TOKAYEV 

PARA BİRİMİ = TENGE

TARİHİ ;

Kazakistan Türk tarihinin önemli devletlerinden olan Saka, Hun, Göktürk, Kıpçak, Karahanlı, Altın Ordu gibi devletlerin merkez üssü; Kıpçak, Oğuz, Karluk gibi Türk boylarının beşiği olmuştur.

"Kazak" adı Kazakların göçebe kültürünü yansıtan bir Eski Türkçe sözcük olan "gezinmek" anlamına gelir.Farsça olan son eki -stan ise "arazi" veya "yer" anlamına gelir, böylece Kazakistan sözcüğü tam anlamıyla "gezginlerin ülkesi" olarak çevrilebilir.

Bugünkü Kazakistan toprakları tarih boyunca birçok kabile ve kavmin geçiş bölgesi olmuştur. Bu sahanın Kazaklarla anılmaya başlanması ise oldukça geç sayılabilecek bir dönemdedir. Türklerin 11. yüzyıldan itibaren batıya doğru yayılmasından sonra Orta Asya’da kalanlar yaklaşık bir buçuk asır süren Moğol hâkimiyeti altında kalmış, ardından Timur Devleti etrafında birleşmişler, ancak onun ölümü üzerine meydana gelen siyasî istikrarsızlık sebebiyle dağılmışlardır. 

Kazak boyları ve bu coğrafyada tarihsel süreç içerisinde ortaya çıkan irili ufaklı yapılanmalar, yüzyıllar boyunca önce Moğolların ardından Rusların ve Çin’in baskılarına maruz kalmış, siyasi bakımdan uzun süreli bir istikrar dönemi söz konusu olmamıştır. Nitekim Çarlık Rusyası 18. yüzyılda tüm bölgeyi hakimiyeti altına almıştır. Rus Çarı I. Nikola, 22 Haziran 1854’te bir ferman çıkararak bütün Kazak topraklarının hâkimiyet altına alındığını ve artık Kazakların Rus kanunlarına tâbi olduğunu ilân etmişse de bazı boy beyleri Rus hâkimiyetini reddederek Ruslarla mücadeleyi sürdürmüşlerdir.

Ruslar, Kazakistan’ı tamamen idareleri altına aldıktan sonra burada büyük bir asimilasyon siyaseti uygulamıştır. Camiler kapatılarak halkın ibadet hürriyeti engellenmiş, Müslüman toplumun ateistleşmesi için katılımın zorunlu olduğu konferanslar tertip edilmiş, ateizm okullarda ders olarak okutulmuştur. Sovyet rejimi bununla da yetinmeyerek Türk lehçeleri arasındaki farklılıkları arttırarak her bir lehçeyi ayrı bir dil şekline sokmaya çalışmış, Kiril alfabesi kabul ettirilmiş, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra eğitim ve bilim dili olarak Rusça kullanılmaya başlanmıştır. Öte yandan millî kültürü aksettirecek edebî eserler yasaklanmıştır.

19. yüzyıl boyunca yaklaşık 400.000 Rus, Kazakistan'a göç etmiş olup, 20. yüzyılın ilk otuz yılında ortalama bir milyon Slav, Alman, Yahudi ve başka uluslardan yerleşimciler bölgeye göç etmiştir.

25 Ekim 1990'da Kazakistan, Sovyetler Birliği içinde bulunan bir cumhuriyet olarak kendi topraklarındaki egemenliğini ilan etti. Ağustos 1991'de Moskova'da yapılan darbe girişiminin ardından Kazakistan, 16 Aralık 1991'de bağımsızlığını ilan ederek bağımsızlığını ilan eden son Sovyet cumhuriyeti oldu

1997'de hükûmet, Kazakistan'ın başkentini Almatı'dan başkent Astana'ya taşıdı.


GEZİ PLANI ; 


*Almati de sokaklarda sigara içmek yasak.

*Almatı elmaların şehri anlamındadır.Elmanın anavatanıdır.

* Almati Ulusal müze de Altın Elbiseli Adam görebilirisin.







1.GÜN 

ALMATİ MERKEZ CAMİ

                                                KÖK PAZAR 

                                                       ↓

PANFİLOV PARK

                                                       ↓

NAVAT RESTAURANT


2.GÜN 

KOLSAİ GÖLÜ TURU 

TARY COFFEE

KAİNDY GÖLÜ TURU 

CHARYN CANYON TURU


Extra Gezmek İsterseniz ; 

Oş - Süleyman Dağı 

Kutsal sayılan bu dağ “Taht-ı Süleyman” veya “Süleyman'ın Kutsal Dağı” adlarıyla da anılıyor. Tarihi İpek Yolu’nda bulunuyor olması önemini daha da arttırıyor. 

Süleyman Dağı'ndaki taşlar, çeşmeler ve mağaraların her birinin kutsal olduğuna inanılır. Her biriyle ilgili efsaneler anlatılır. Dağda, birbirlerine patikalarla bağlı 17 ibadet mekanı bulunuyor.

Mağaralardan damlayan sular, Hazreti Süleyman'ın gözyaşlarını temsil ediyor.

Mağara duvarlarında tarih öncesinden kalma resimlere rastlanır. İnsan, hayvan figürleri ve geometrik şekiller bunlardan bazıları.

UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'nde de yer alan dağ, inanç turizmi merkezi olarak her mevsim ziyaret ediliyor.

Efsaneye göre, Süleyman Dağı’na gelen hastalar şifa bulur, ömürleri de uzarmış. Süleyman Dağı’ndaki bazı noktalarla ilgili değişik inanışlar var. “Bel Taşka” denilen yerin bel ya da böbrek rahatsızlığı olanlara, “Kol Taş” denilen yerin kolları ağrıyanlara, “Beşik Ene” bölgesinin de çocuğu olmayan kadınlara şifa verdiğine inanılırmış

Ala- Kul Lake 

Kol - Tor Lake 

Center of ' Salburun ' 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

EN SON YAZIM

KIRGIZİSTAN / KAZAKİSTAN GEZİ REHBERİ (ÖN HAZIRLIK )

Follow Us @marifetliparmaklr